Teknoloji, bütün unsurlarıyla yaşamımıza her gün biraz daha dâhil olmaktadır. Evlerimizin ve iş yerlerimizin içini donatan, kullandığımız bireysel araçlardan toplumsal araçlara, bahçemizden tarlamıza kadar hayatımızın hemen her aşaması artık yeni teknolojiler ile donatılmış durumda.
Her yaştan insan kendi yaş grubu, maddi olanakları, bedensel ve zihinsel durumuna göre teknolojinin imkânlarından faydalanmaktadır. Gençlerimiz söz konusu olduğunda akla ilk gelen teknolojik araçlar hiç şüphesiz tabletler, cep telefonları, oyun bilgisayarları ve televizyondur. Diğer teknolojik aletler de tabii ki gençlerin hayatlarını etkilemektedir. Fakat biz bu yazımızda daha çok yukarıda saydığımız teknolojik aletleri kullanan ve bu teknolojik aletlerin getirisi diyebileceğimiz görsel medya ve sosyal medyadaki içeriğe maruz kalan gençlerimizin dini algılarının ne şekilde etkilendiği konusu üzerinde durmak istiyoruz.
TÜİK’in Temmuz 2023 verilerine baktığımızda son 12 ay içerisinde 15 yaş üzeri fertlerin %69’unun hiç kitap okumadığı, %31’nin ise en az bir kitap okuduğu görülmektedir. Bu durumda gençlerimiz kitap okumuyorsa bilgiye nasıl ulaşıyor? Din söz konusu olduğunda nereden aldıkları bilgilerle zihinlerini donatıyorlar? Din konusunda hangi referanslara başvuruyorlar? İşte tam burada sözünü ettiğimiz bilgisayarlar, cep telefonları, tabletler ve televizyon devreye giriyor. Whatsapp, Youtube, Tiktok, Instagram, Facebook, X (twitter) gibi bilgi kirliliğiyle dolu uygulamaları kullanarak, dini içerikli televizyon programlarını, dizi ve sinema filmlerini izledikleri ve bu mecralardan direkt veya dolaylı yollardan dini bilgileri edindikleri görülmektedir.
Temel kaynak kitaplarla daha az vakit geçiren, araştırma okumlarını daha az yapan gençlerimiz, söz konusu uygulamaların verdikleri dini içeriklerle muhatap olduğunda, doğru olup olmadığını araştırmadan inanmakta ve yanlış bilgilenmektedir.Bununla birlikte dini referans olarak bu olumsuz kaynaklardan beslenen gençlerin edindikleri bilgilerin en doğru bilgi olduğuna kendilerini inandırmış olmaları da ayrı bir handikaptır.
Günümüzde din konusunda uzmanlaşmış kendini gerçek anlamda yetiştirmiş iyi niyetli din adamlarımız, yetkin akademisyenlerimiz, resmi kurumlarımız ve sivil toplum kuruluşlarımız mevcuttur. Öte taraftan din ile alakası olmayan, gençler üzerinden farklı hesaplar peşindeki oluşumlar, bazen gerçek kimlikleri ile bazen de sahte hesaplarla sosyal medyaya tamamen yalan/yanlış dini içerik sağlamaktadırlar. Bu yönüyle internet dünyası adeta kirli bilgilerin cirit attığı sanal bir bataklığa dönüşmüş durumdadır.
Gençlerin büyük bir kısmı bilgisayar oyunlarıyla masa başında, internet cafelerde veya playstation salonlarında kıymetli zamanlarının neredeyse tamamını geçirmektedir. Bu kayıp zaman dolaylı olarak gençlerin eğitimlerini, doğru dini bilgiye ulaşmalarını engellemekte öte yandan sosyal hayata katılımlarını da sekteye uğratmaktadır. Çünkü gençler için oyun oynamak dini bilgi yüklenmekten daha cazip bir uğraş alanına dönüşmüştür.
Bir kitle iletişim aracı olan televizyonun da gençlerin dini algıları üzerinde olumlu ve olumsuz etkilerinden söz etmek mümkündür. Dizilerde din adamı rolünü oynayan karakterlerin genellikle olumsuz karakterler olması, karakterlerin isimleri veya davranışları üzerinden subliminal mesajlarla din üzerinde olumsuz algı oluşturması, dindar bireylerin, dini değerlerin ve kültürün aşağılanması veya yok sayılması, doğrudan gençlerin dini algılarını olumsuz etkilemektedir. Dinimizin tasvip etmediği sahnelerin bulunması, kadın erkek ilişkileri, rol model olarak sunulan karakterlerin olumsuz kişilik özellikleri, sigara, alkol ve madde kullanımı gibi konular da gençlerin dini algılarını dolaylı olarak etkilemektedir.
Sosyal medya platformlarında yayınlanan uygunsuz içerikler de gençlerin bu bataklığa saplanmalarına sebep olmakta, enerjilerini sömürmekte ve gençlerin ruh dünyalarının kirlenmesine sebep olmaktadır.
Günümüzde Darwinizm, Deizim, Şamanizm, Ateizm, Satanizm, LGBTİ+ gibi İslam dinine cephe alan yapıların, internet ve onun altkümesi olan sosyal medyayı, fikirlerini yaymak ve taraftar toplamak için çok aktif kullandıkları görülmektedir. Diğer taraftan gençlerin dini algılarını olumsuz şekilde etkileyen bu olumsuz yapıları, adeta reklamını yapar gibi; dizilerde, filmlerde, haber kanallarında ve dijital platformlarda görmek mümkündür.
Bütün bu olumsuzluklar göz önünde bulundurularak dini bilgileri aktarma hususunda yeterli donanıma sahip kişiler, resmi ve sivil kuruluşlar tarafından gençlerin doğru dini bilgiye ulaşmalarının önünü açacak çalışmalar yapılmalı, yanlış algıya sebep olacak içerikler tekzip edilmeli ve gerekli açıklamalar yapılmalıdır.
Güvenilir kaynak ve referanslara dayalı dini bilgiye hızlı erişim noktasında gençlerin dini algıları üzerinde teknolojinin olumlu etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Yetkin resmi ve dini kurumlar ile sivil toplum kuruluşları tarafından yönetilen web siteleri, sosyal medya hesapları, televizyon kanalları ve dijital platformlar, sağladıkları içeriklerle gençlerin sağlıklı dini bilgiye daha hızlı ulaşmalarını mümkün kılmaktadır.
Bireylerin her türlü düşünce ve görüşlerini sınırsızca paylaşabildiği bir sistem olarak önümüze sunulan, anlık bilgi paylaşımı ve sınırsız içerik oluşturma, içeriğe ulaşabilme imkanlarıyla da yeni bir medya düzeni olarak ortaya çıkan sosyal medya platform yöneticilerinin, ideolojisine ters düşen paylaşımlarda ne kadar özgürlükçü (!) oldukları da tartışma konusudur. Bu çerçevede ülkemizin yerli ve milli platformları oluşturması büyük önem arz etmektedir.
Gençlerin algılarının yanlış yönlendirilmesi hususunda küresel çalışmalara hizmet eden şahıs veya grupların, fikir ve düşünce özgürlüğü adı altında, sosyal medya hesaplarının askıya alındığını söylemek zordur.
Hayatın her alanını kapsayan ve birçok amaç için vazgeçilmez olan sosyal medya platformları, dijital mecralar ve internet, bireylere bilgiye ulaşım imkanı kapsamında birçok fırsat ve haklar tanımakla birlikte, bilginin özgürce dolaşımı, bilgiye özgürce ulaşım, ifade ve düşünce hakkı gibi temel insan haklarının kullanıldığı bir yapı haline de gelmiştir. Diğer taraftan bu hakları kötüye kullanarak yasadışı uygulamaların yaygınlaşmasına da zemin hazırlayan ve temel kişilik haklarını nasıl koruyacağı noktasında önemli bir çelişki oluşturmaktadır.
Hazırlanacak olan yerli ve milli uygulamalar devlet tarafından yaygınlaştırılmalı, kullanımı cazip hale getirilmeli, toplumsal olarak da desteklenmelidir. Örneğin bir mesajlaşma uygulaması olan “bip” ve yine bir arama motoru olan “yaani” yerelde hazırlanan uygulamalar olmalarına rağmen yeterli kullanıcı seviyesine henüz ulaşamamışlardır. Bu sebepten bu uygulamaların rakipleri ile boy ölçüşecek seviyede geliştirilmesi ve teşvik edilmesi hayati derecede önem arz etmektedir.
Bugün dine karşı tavır alan yapıların interneti çok aktif kullandıkları görülmektedir. Dolayısıyla gençlerin kullandığı uygulamalar ve sosyal medya siteleri söz konusu olduğunda ya bizzat devletin kendisi ya da devletin desteklediği özel kuruluşların devletin himayesinde yerli ve milli uygulamalar ve sosyal medya siteleri hazırlaması ve vatandaşın istifadesine sunulması önem taşımaktadır.
[1] Mustafa ERTEN, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Din Psikolojisi Doktora Öğrencisi